29.04.2025
0
Beğenme
1
Görüntülenme
Veri bilimi denince aklınıza kodlar, grafikler ya da karmaşık algoritmalar mı geliyor? Haklısınız, ama bence işin özü başka: hikâye anlatmak. Sayılar tek başına bir şey ifade etmez; onları birleştirip anlamlı bir hikâyeye dönüştürmek veri biliminin sihri.
Mesela, bir e-ticaret sitesinin satış verilerine bakıyorsunuz. Binlerce satır, rakamlar, tarihler... Sıkıcı, değil mi? Ama bir bakıyorsunuz, genç müşteriler akşam saatlerinde spor ayakkabılara hücum ediyor. İşte bu bir hikâye! “Satışlar %15 arttı” demek yerine, “Cuma akşamları gençler yeni koleksiyonu kapışıyor, sosyal medya kampanyamız tuttu!” derseniz, herkes kulak kesilir. İnsanlar hikâyeleri sever, sayıları değil.
Peki, nasıl hikâye anlatılır? Bir restoran zincirinde çalıştığınızı düşünün. Müşteri anketlerinde yemekler övülüyor ama servis yavaş diye şikayet var. Bunu fark edip, “Servisi hızlandırırsak müşteriler daha mutlu olacak” diye bir öneri sunuyorsunuz. İşte bu, veriden hikâyeye giden yol.
Veri bilimi, sayıları bir masala çevirmektir. Karmaşık formüllere boğulmadan, sezgisel düşünerek verinin anlattığı hikâyeyi bulmak. Çünkü en iyi veri bilimciler, en iyi hikâye anlatıcılarıdır. Sizce de öyle değil mi?
Kullanıcı yorumlarını görüntüleyebilmek için kayıt olmalısınız!